Bioenerji ile Şifa Uygulamaları Nasıl Yapılır?

Bioenerji; bu konuda uzmanlaşmış kişi tarafından verilen enerjinin, insan vücudundaki elektriği düzene sokarak,pek çok hastalığın şifaya kavuşmasını sağlayan ve tamamlayıcı tıpta kullanılan en eski yöntemlerden biri olarak kabul edilmektedir.Tıpla tedavi edilemeyen durumlarda,tıp dışı iyileştirme yöntemlerinin açıklanamayan başarısı, bu konuda ilgiyi artırmıştır.

Bu gerçekten yola çıkarak bioenerjist’in yaptığı işlemin;kendinde bulunan fazla enerjiyi,karşısındaki kişiye aktararak, negatif enerjinin pozitif enerjiye dönüşmesini sağlamak ve enerji dağılımını düzenlemek olduğunu söyleyebiliriz.

Bizler çok yorulduğumuzda,” enerjim tükendi ” tabirini çok sık kullanmamıza karşı,bu gerçeğin çok da farkında olduğumuz söylenemez.Oysa ani şoklar karşısında enerjimizin tükenmesi sonucu,bayılıyor,bitkisel hayata girebiliyor  ve hatta ölümle sonuçlanabilecek olaylarla karşılaşabiliyoruz.

Doğadaki İletkenlik

Sanırım halk arasında kullanılan söylemlerden bazılarını da hatırlatmakta fayda var : Duş almanın ,abdest almanın ve  toprağa çıplak ayakla basmanın insan vücudundaki negatif  elektriği aldığı gerçeği bilimsel olarakta dinsel olarakta kabul edilmiş birer gerçektir.Bir başka gerçek de nazarın ölümcül gücüdür.Yine çok fazla elektrik yüklü insanlara anahtar gibi metal içeren maddeler uzatıldığında ise elektrik çarpmasına benzer bir titreşim oluştuğuna bazılarımız şahit olmuştur.İşte bütün bunlar insan vücudunun elektrik yüklü bir iletken olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır.

Bildiğimiz fakat farkında olmadığımız bu bilgiler ışığında, bioenerjistin  yaptığı işi basit bir örnekle tamamlamamız gerekirse bunu şarjı biten cep telefonunun,yeniden şarj edilerek işlevsellik kazanması şeklinde tanımlamamız mümkündür.

Hastalık, negatif kutba doğru salınım sonucu sağlığın bozulması ve kişinin denge halini yitirmesi olarak görülür.Sağlığı ve insanın hayatındaki denge halini bozan gerilim ( stres )ile hastalık belirtilerinin tezâhürü arasında direkt bir bağlantı vardır.Yaşam  tarzında meydana gelen büyük sarsıntıların,bozuklukların neden olduğu gerilim hâlleri incelenmiş ve bunun sağlığı büyük ölçüde darbelediği görülmüştür.Avusturalya’da yapılan bir araştırma,eş kaybından doğan keder hâlinin,eş öldükten sekiz hafta sonra,hayatta kalan eşin bağışıklık sisteminde bir zayıflama meydana getirdiğini ve bunun da o kişiyi çevredeki olumsuz etkilere karşı daha açık ve dolayısıyla da hastalılara karşı daha korumasız bir hâle soktuğunu göstermektedir.

Bioenerji Nasıi Uygulanır ?

Bioenerji şifasının uygulanma şekli  senans olarak yapılır. Kişi bioenerji masasına yatırılır el değmeden seans yapılır. Bioenerji seansının kişilere hiç bir zararı yoktur. Alet, cihaz, şua ve ilaç kullanılmadan uygulanır. Bioenerjist bedenin 30 cm uzağından el değmeden; avuç içlerinden kişinin vücuduna pozitif enerjiyi pompalar, enerji bu bölgeden içeri girer, dağılır ve vücuttan dışarı negatif enerjinin atılımı sağlanır. Böylece vücut, tabii ve sağlıklı sistemini yeniden kurar.

Yararları ;

*Bioenerji vücutta oluşan travmaları, blokajları,çakralardaki tıkanıkları,meridyenlerdeki enerji dengesizliklerini tedavi eder,bedende ruhsal ve fiziksel iyileşmeyi sağlar.

*Bioenerji ile şifa verildiğinde hastalık  bilinmese bile verilen enerji onu bulur ve şifa enerjisini o bölgede yoğunlaştırır,şifa verir.

*Hasta kişinin ihtiyacı olan enerji miktarı kendiliğinden ayarlanır ve kişiye hiçbir şekilde zarar vermez,olumsuz etkisi yoktur.

*Daima kişinin en yüksek hayrına ve iyiliğine çalışır.

*Biyoenerji alan kişinin bedeni yaşama enerjisi ile dolar,ağrıları yok olur.

*Fiziksel ve ruhsal olarak huzur bulur,stres.korku ve endişe hisleri kaybolur.

*Sağlıklı kişi ayda 3 gün üst üste bioenerjiyle bakılırsa gelecek günlerini güven altına almış,bağışıklık sistemini kuvvetlendirmiş olur.Güçlenmiş ve dengeli vücuda,ne hastalık girer ne de barınabilir.

*Aynı zamanda var olan hastalıklara yardımcı olarak daha kolay mücadele edebilmesini sağlar.

*Tüm enerji merkezleri ve kanalları düzenli çalışır,enerji muntazam olarak bedenlerinde gerekli temizliği yapar.Bu şekilde hastalıklardan da korunmuş olurlar.

Bioenerji Uygulamaları ;

Bioenerji tüm modern tıp yöntemlerini ve tamamlayıcı tıbbı destekler.Bunlarla birlikte kullanıldığında etkinliklerini artırır ve olumsuz yan etkilerini ortadan kaldırır.Kullandığımız ilaçları içmeden önce bioenerjiyle bakıldığında,olumsuz yan etkilerini yok eder; tamamen iyileştirmeye yönelik çalışmalarını sağlar.Kemoterapi gören hastalara bioenerji verilerek onun olumsuz etkileri yok denecek kadar azaltılabilir.Hastalanmadan önceki günlük işlerini,eskisinden daha iyi olarak zahmetsizce yapar duruma gelebilirler.Mucize gibi görülen bu olay aslında insan enerji alanı dediğimiz düzeni tekrar dengeye kavuşturmaktır.

Günümüz modern tıbbının endokrin sistemi üzerinde yaptığı araştırmalarda, yedi enerji merkezinin (çakraların) endokrin sistemi bezleri üzerine denk düştüğü anlaşılmıştır. Böylece bioenerji , tamamlayıcı tıp alanında yerini almaya, Avrupa’da ve Amerika’da bazı hastanelerde hastaların tedavisi için “bioenerji uygulamaları” tamamlayıcı  tedavi olarak uygulanmaya başlamıştır.

Mehmet Öz ve Bioenerji

Amerika Birleşik Devletlerinde yaşayan ünlü kalp cerrahımız sayın Prof. Dr. Mehmet Öz,  görev yaptığı Columbia Presbyterian Tıp Merkezi’ nde Batı tıbbıyla  (Alopatiyle) Doğu tıbbını birleştirerek biyoenerji ile şifada yeni bir ufuk açmıştır. (” Şifayı Yüreğinde Ara “, Altın Kitaplar, 1999) Bu kitapta Sayın Prof. Dr. Öz ABD hastanelerinde yaklaşık olarak 30.000 biyoenerjistin, diğer branş hekimleriyle birlikte çalıştığını, ameliyatlara hasta başında iştirak ettiklerini bildirmektedir. Yine aynı eserde batı Avrupa devletlerinde 17.000, İngiltere’ de de yaklaşık 8.000 bioenerjistin hastanelerde görev yaptıkları yazılmıştır. Böylece biyoenerji ile yeni bir boyut, yeni bir ufuk açılmıştır.

Bioenerji ve elle şifa vermeye dayalı diğer enerji tıbbı türleri de, tedavi için şifacının elinden akan ve bilimsel olarak ölçümlenebilen, enerji alanlarını kullanmaktadırlar.

Negatif Enerji Mekânlara Tesiri Edebilir mi ?

  Beden enerjimizi yükseltmek için çareler ararken,aslında en önemli noktayı bilmeden gözden kaçırıyoruz.Nedir derseniz,yaşadığımız alanların enerjilerinin düşük yada yüksek enerjiye sahip olup olmadığını bilmeden yaşıyoruz.

Yıllar önce bir danışanım,psikolojik sorunları olduğunu ve enerjisinin düşük olduğundan bahsetti.Seanslara başladık; enerji yüklemeleri her seferinde olumlu geçiyordu. Ancak danışanım,evine döndükten sonra yüklenen enerjiden eser kalmıyor,sanki bulunduğu mekân tüm enerjisini emiyordu. Baktım,bu böyle olmayacak; danışanımın evini ziyaret etmek istediğimi kendisine söyledim. Olumlu karşıladı ve birlikte evine gittik. Evine adımımı attığım anda yoğun bir negatif enerji hissettim. Giriş karanlık ve kasvetliydi. Birlikte salona geçtik. Burada da yoğun olumsuz enerji vardı. Diğer odaları da gezdikten sonra tekrar salona dönüp evin sadece tek pozitif alan olarak keşfettiğim yere oturduk ve çaylarımızı yudumlarken konuşmaya başladık. Konuşmalardan çıkan sonuç, bu evin yüz yıllık bir geçmişi olmasıydı. Danışanıma atalarından kalan ve olduğu gibi saklanmaya çalışılan bir evdi. Geçmişten gelen negatif enerjileri temizlenmeden oturulan mekân tatbiki rahatsızlık verecektir. Burada negatif enerji temizliğine acil ihtiyaç vardı. Yaptığımız mekan temizliği çalışmasından sonra danışanım eskisinden çok daha iyi durumdaydı.

 Mekânlara yerleşmeden önce mutlaka enerji temizliği yapılmalıdır. Halk “arasında ev aldık ama hiç uğurlu gelmedi, bütün olumsuzluklar bizi buldu”diyen insanlara sıkça rastlarız. Öncelikle mekânın toprağında yani arsasında hak olup olmadığına bakmalı “Ağlayanın malı gülene hayır etmez” derler ya bu doğrudur. Eğer böyle bir durum yoksa sizden önce kimler oturmuş,araştırın. Hastalık ya da ölüm gibi olumsuz durumlar olmuş olabilir. Odalarda yapılan tartışmalar kırıcı konuşmalar titreşim oluşturduğundan dolayı gidip duvarlara, mobilyalara yapışır, daha doğrusu her şey, çevresinde olup biteni bir CD kaydı gibi kaydeder; hemde yüzyıllarca kalacak şekilde…

Yaşadığımız mekânlar betonarme yapılar olduğundan negatif enerjiler duvarlara yapışır. Tahta evler ise negatifi içinde barındırmaz. Bu sebepten dolayı geçmişte yaşayan insanlar daha sağlıklıydı. Enerjisi arındırılmamış eşyalar başkalarının hayatını simgeler. Düşük titreşimler yayarlar; korku,kin,nefret endişe…Bize ait olmayan hiçbir eşya,enerji temizliği yapılmadan kullanılmamalıdır. Mekanların temizliği için adaçayı tütsüsünü kullanmak olumlu yöntemlerden biridir. Adaçayı, titreşimi yüksek bir bitkidir; hatta  saksıda yetiştirilmesi tavsiye edilir. Kullanmadığınız teflon tavanın içine altı yedi yaprak adaçayını koyup yakın. Alev aldıktan sonra söndürüp dumanını ev veya iş yerlerinde banyo tuvalet hariç gezdirin. Dolap içlerine, yatak altlarına, kapı arkalarına dumanın gitmesini sağlayın. Düşük enerjiler genelde buralarda daha fazla olur. Tütsüleme işlemi bittikten sonra mekânın tüm camlarını açıp havalandırın. Beş dakika sonra mekanda huzur ve rahatlama hissedeceksiniz. Eğer uykusuzluk çekiyorsanız,yatağınızın baş ucunda ya da yatağın altında bulunduracağınız bir miktar kaya tuzu,hareket etmeden uzun süre kaldığımız yatağımızda, üzerimizdeki ve çevremizdeki negatif enerjiyi emer; bu tuzun günlük olarak değiştirilmesi gerekir.Enerjinin serbest dolaşabilmesi için yatakların altı boş olmalıdır. Mekânların girişinde mutlaka yaşayan bitki bulundurun. Kuru çiçekler,yaşam enerjisi taşımadıklarından mekanı durağan bir enerjiye çevirirler. Kullanmadığınız eşyaları mutlaka verin.Ne kadar az eşya o kadar az kafa karışıklığı…Mum ışığından faydalanın. Mum ışığı sadece romantik bir ortam yaratmaz aynı zamanda enerji temizleyen hoş bir ışıktır. Mekânları tozdan ve dağınıklıktan uzak tutalım. Yaşadığımız mekanlarda olumlu enerjinin dönmesini sağlamak adına” Enerji Temizliği” yaptırılmalıdır.

  ENERJİ  TEMİZLİĞİ  YAPTIRMANIN  FAYDALARI;

1.Uygulanan her mekânda ( ev, iş yeri, ticari bina, yat .) sanki genişlemiş, daha fazla size ait olmuş gibi hissedebilirsiniz.

2.Yaşamınızda tıkanıklık yaşadığınız alanlarda açılma ve akış yaşayabilirsiniz. Örneğin maddi bir probleminiz çözülebilir, daha az nezle olabilirsiniz…

3.Hayatınızda bırakmanız gerekenleri bırakarak yeni başlangıçlar yapabilmeniz için temiz bir alanınız olmuş olur.

4.Yaşamınızdaki hedeflerinize daha rahatça odaklanabilir ve daha net düşünebilirsiniz.

5.Yaşam enerjiniz yükselir.

6.Uykularınız düzelir.

7.Karlılığınız artabilir.

8.Çalışanlarınız arasındaki ilişkiler düzelebilir.

9.Genel olarak daha mutlu bir çalışma ortamı olur.

10.Kendinizi rahat ve dengeli hissedersiniz.

MEKANINIZ NEGATİF ENERJİ TESİRİ ALTINDA MI?

Aşağıdaki maddelerin en az 4 tanesini yaşıyorsanız negatif bir enerjinin tesiri altında olduğunuzu söyleyebiliriz.

1.Mekana girdiğinizde enerjiniz düşüyor mu?

2.Buraya taşındığınızdan beri uykusuzluk çekiyor musunuz ?

3.Taşındığınız yerde daha önce yaşayanlar mutlu muymuş?

4.Devamlı hasta mı oluyorsunuz?

5.Mekan içinde kendinizi özellikle rahatsız hissettiğiniz alanlar var mı?

6.Gözetleniyormuş hissine kapıldığınız oluyor mu ?

7.Burada sıklıkla tartışmalar,fikir uyuşmazlıkları yaşanıyor mu?

8.Çocuklar bazı odalara hiç girmiyor mu?

9.Evcil hayvan besliyosanız,onların tercih ettikleri/etmedikleri bölümler var mı?

10.Sizden önce burada yaşayanlar gibi kilomu almaya başladınız ?

Enerji Sisteminizi Bozan 10 Etmen ;

Bizler doğal varlıklarız.Doğada yaşamak üzere programlanıp yaratıldık.Doğamıza uygun olmayan yaşama tarzı en        önemli sebeptir.Bu nedenle aşağıdaki doğal olmayan maddeler ve ortamlar, enerji sistemimizi alt üst ederler ;        

  1.   Sentetik giysiler, eşyalar                                                                                                                
  2.   Elektro manyetik araçlar                                                                                                                      
  3. Topraktan uzak olmak                                                                                                                                     
  4.   Hava kirliliği                                                                                                                                          
  5.  Hormonlu ve  genetiği değişmiş yiyecekler                                                                                             
  6. Çok durgun veya çok hareketli yaşam                                                                                                            
  7. Ani şok ve üzüntüler                                                                                                                                  
  8. Çevresel faktörler (yaşam alanımızın konumu ve çevremizdekiler)                                
  9.  Olumsuz duygu ve düşünceler                                                                                                                    
  10. Stres

Ayşe Çolak Şifa Terapisti & Doğum Koçu

Kaynakça: Evbahçe Dergisi Ocak 2014 Sayısı

Fatih Sultan Mehmet’in Enerji Yönetimi ;

Fatih Sultan Mehmet’in öncelikle kişilik özelliklerinden biraz bahsetmek istiyorum. Gerek yerli, gerekse yabancı kaynaklarda, her şeyi öğrenmek isteyen, her şeyi araştırarak karar veren, oldukça dindar, adaletli, çok akıllı, cesaretli, idrak ve sezgi kabiliyeti yüksek, bilim adamları ve şairlere önem veren ve onları koruyan, ihtiraslı, kendine güveni oldukça yüksek bir padişah olarak nitelendirilen Fatih Sultan Mehmet, tarihin kaydettiği büyük liderlerden birisidir.

Fatih’in son derece iyi eğitim almış, parlak bir zekâya sahip, bir şeyi yapma konusunda aşırı kararlı ve tutkuyla bağlı, düşüncesinden asla vazgeçmeyen, gerektiği zaman sert kararlar alabilen, kimseden çekinmeyen, büyük hayalleri olan ve bu hayallerini yerine getirme hususunda her türlü zorluğa hazır olan, nadiren gülen, projelerini yerine getirme konusunda oldukça inatçı, atılgan, cüretkâr ve büyük bir devlet adamı ve lideri özelliği taşıyan bir kişiliğe sahip olduğu bilinmektedir. Bazen de oldukça sakin, mülayim, yumuşak, iyi kalpli ve affedici idi. Yani iki duygu durumu arasında bir duygusal yapıya sahipti.

Fatih, çok tedbirli ve temkinli davranırdı. Bir savaştan önce bütün detayları inceler, ona göre karar verirdi. Hatta düşmanlarını çok iyi aldatırdı. Birçok savaşta düşmanlarına başka yerlerle savaşacakmış intibaını uyandırıp, onları hazırlıksız yakalamıştır. Yapacağı seferlerden en yakınlarını bile haberdar etmez ve bunların gizli kalmasına çok dikkat ederdi. O’nun bir seferden önce seferin nereye yapıldığını soran bir Kazaskere: “Eğer bunu sakalımın tellerinden birisi biliyor olsa idi onu derhal koparır yakardım.” sözü meşhurdur.

Soğuğasıcağa, açlığa-susuzluğa ve yorgunluğa karşı çok dayanıklıydı. Çok cesur, varmak istediği hedefe varmak için ne gerekiyorsa yapardı. Ayrıca Fatih’in, Osmanlı sultanları içerisinde İslam dışındaki dinlere en hoşgörülüsü olduğunu, bu din mensuplarına ve din adamlarına kendi dinlerini öğrenme ve yaşama konusunda göstermiş olduğu engin hoşgörülü tutum ve davranışlarından anlamaktayız.

Duanın gizemli gücü

Geçmiş tarihimize bir göz atacak olursak, duanın gücüne günümüzdekinden çok daha fazla önem verildiğini görebiliriz. Osmanlı döneminde devletle ilgili kararlar alınırken ya da bir işte kararsız kalındığında o devrin âlimlerine danışılıp öyle hareket edilirmiş. Bu devirde farkında olmadan duanın enerjisi kullanılmıştır. Seminerlerimde dua enerjisini nasıl kullanmamız gerektiğini genelde anlatırım. Olumsuz düşündüğümüzde nasıl ki enerji sistemimize zarar veriyorsak, aynı şekilde doğru ya da yanlış edilen dualar da bizleri olumlu ya da olumsuz etkileyebilir. Duanın enerjisi etkindir. Dinimizde de kulun kula dua etmesi tavsiye edilir. Karşılıklı iyi niyet neticesinde enerjilerimizin saflık derecesi artacağından olumlu gelişmeler olur. Kısacası enerji saf hale dönüşüp dualar kabul olur.

Bir kişinin başarısızlıkları da başarıları kadar güdüleyici rol oynayabilmektedir. Dolayısıyla Fatih’in ilk tahta çıktığında yaşamış olduğu olumsuzluklar, onu daha sonraki dönemlerinde nasıl adım atması gerektiği konusunda düşünmeye sevk etmiştir. Allah herkese 120 milyar nöron ihtiva eden bir beyin vermiştir. Herkes yola çıkarken aynı donanıma sahiptir. Önemli olan bu donanımı verimli ve başarıyla kullanabilmektir. Fatih Sultan Mehmet, herkese verilen bu özelliği etkin şekilde kullanmayı başarmış ve yaşadığı döneme adını altın harflerle yazdırmıştır.

Şehri fethetmek kime kısmet?

Bir gün Hacı Bayram Veli, kendisini çekemeyenler tarafından bazı aslı olmayan nedenlerle Sultan II. Murat’a şikâyet edilir. Sultan Murat, onu Ankara’dan Edirne’ye getirtir. Ama şikâyetin aslı olmadığını ve Hacı Bayram Veli’nin büyük bir insan olduğunu anlar. Bir gün Hacı Bayram Veli’ye, İstanbul’u almak istediğini, büyük babası Yıldırım Bayezid, amcası Musa Çelebi ve kendisinin şehri muhasara etmelerine rağmen alamadıklarını ve bu şehrin Osmanlı için çok önemli olduğunu anlatır ve alınması için Hacı Bayram Veli’den yardım ister. Hacı Bayram Veli de gülümseyerek: “Beğim! Bu şehri sen alamayacaksın. Ben göremem ama… Şu beşikteki Şehzade ile bizim köse (Akşemsettin) alacaktır; emin olasın.” der. Bu olay üzerine sultan II. Murat bir daha şehri alma teşebbüsünde bulunmaz. Oğlu Şehzade Mehmet’e de her fırsatta “Mehmet, Konstantiniye’yi sen, Akşemsettin ile birlikte alacaksın!” öğüdünde bulunur.

II. Murat düzenlediği vasiyetnamesinde İstanbul’un mutlaka alınmasını ve bu işin de oğlu Mehmet tarafından yapılmasını istemiştir. Hacı Bayram Veli’nin bu ferasetini, gerek ailesi, gerekse çevresinde kendisine öğretmenlik ve kılavuzluk yapan bütün bilginler Şehzade Mehmet’in kişiliğine ve bilinçaltına yerleştirirler. Çünkü bir çocuk neye güdülenirse onu yapmaya çalışır. Fatih, ömrünün sonuna kadar Akşemsettin’den hiç ayrılmaz ve her an onunla birlikte olmaktan mutluluk duyar.

Fatih, Akşemsettin’in önerileri doğrultusunda hareket ettiğini, hatta bütün seferlerinde ve bilhassa İstanbul’un alınmasında hocası Akşemsettin’in büyük teşvik ve yardımının olduğunu vurgular. Ölürken yapmış olduğu bir konuşmasında Akşemsettin hakkında: “Eğer şeyhim izin vermiş olsa idi, zikir yolunu tercih eder ve saltanatı terk ederdim.” dediği aktarılmaktadır. Hz. Muhammed’den nakledildiği söylenen: “Er geç, bir gün Kostantiniye feth olunacaktır. Onu fethedecek emir ne güzel, ne bahtiyar bir emirdir. Askerleri de ne bahtiyar askerlerdir.” Hadisi, Şehzade Mehmet’te İstanbul’u alarak bu övgüye layık olduğu ve bu emirin kendisi ve askerin de kendi askeri olduğu inancını uyandırmış ve bunu gerçekleştirmek için bütün gücüyle çalışmıştır.

Yaptığımız her şey, o şeyi yaptığımız andaki niyetimizin temeline dayanır

İstek ya da arzularımız, farklı amaçlardan kaynaklanır. İstek ya da arzularımızın bazısı korkuyu yatıştırma amacına hizmet eder; bizim istek ya da arzularımızın bir kısmı kendi daha derin ruhsal özlemlerimizden ya da yüksek arzularımızdan kaynaklanır. Amacımız aynı zamanda korkuyu yatıştırmak olduğunda, niyetleri karıştırmış oluruz ya da kendimizle çelişkili amaçlara düşeriz. Bu durum, yaşamlarımızdaki doğal yaratıcılık sürecine müdahale eder ve bizler istediğimizi yaratamayız. Yaşamlarımızın herhangi bir yerinde sağlık ve şifa dâhil, istediğimiz şeyi yaratmakta sorun yaşadığımızda, bu niyetleri karıştırdığımız ya da çelişkili amaçlar edindiğimiz anlamına gelir. Öyleyse istediğimiz şeyi yaratmak için karıştırmış olduğumuz niyetlerimizin neler olduğunu bulabilmek ve bunları birbirinden ayırabilmek esastır. Gerçek niyetlerimizi açığa çıkarmalıyız; böylece gerçekten istediğimizle uyumlu olmayanları yeniden düzenleyebiliriz. Gerçekten istediğimiz, her zaman için bizim en yüksek ruhsal özlemimizle aynı çizgidedir. Kişisel isteklerimiz ve arzularımız, kendi ruhsal özlem ya da yüksek arzularımızla aynı çizgide olduğunda, amaçlarımız da doğru çizgiye getirilmiş olur ve evrendeki yaratıcı ilke, engellenmeden işleyebilir. Kendi ruhsal arzularımızı gerçekleştirmek sayesinde, yaşamımızın büyük ruhsal amacını, kendi yaşam amacımızı gerçekleştirmek için adım adım ilerleriz.

Fatih Sultan Mehmet de istek ve arzularına doğru enerjiler yükleyerek, kendi yaşam amacını adım adım gerçekleştirmiş, Osmanlı devletini imparatorluk haline getirmiş ve imparator kurucusu olma vasfına ulaşmış, devletinin imparatorluğa dönüşmesinin kültürel ve devlet felsefesi açısından da alt yapısını oluşturmuş, bu nedenle dünya hâkimiyeti kurmak amacında olmuş, geniş ve ileri görüşlü bir lider olma özelliğini göstermiştir.

Ayşe Çolak Şifa Terapisti & Doğum Koçu

Kendi Elementini Keşfet!

5 Element - Alternatif Terapi

      Beş element (ateş,su,toprak,hava ve metal ) tüm evrende olduğu gibi, onun bir parçası olan insan için de geçerlidir.Her insanın yapısında,beş elementde mevcuttur.Bu nedenle kendini tanıma süreci içinde, herkes kendi elementini de keşfetmeye çalışmalıdır.Kendi elementini bilen bir insan,seçtiği parfümden,kullandığı takılardan,etrafındaki görmek istediği renklere kadar ,kendisi için rahatlatıcı bir ortam yaratma olanağına sahip olacaktır.Bu elementlerin gökyüzündeki yıldızlarla ve burçlarla da doğrudan ilişkili olması ve bu ilişkilerin insanlara da yansıması nedeniyle,burçlarımızın özelliklerini de göz önünde bulundurmakta yarar vardır.Hangi elemente hangi burçlar isabet ediyor bir bakalım;

Ateş Elementi: Koç,Yay ve Aslan burçlarına ait insanlarda bu elemente yakınlık görülür.Bu tür insanlar tüm görevlere enerjileri ve hareketli mizaçlarıyla hemen atılırlar.Başkalarından da aynı davranışı beklerler.Onlarda bunu bulamadıkları,onları da kendi yanlarına çekemedikleri zaman bundan vazgeçmekte,konuyu kapatmak ve sakinleşmekte zorluk çekerler.Bu durum onlar için büyük bir gerginlik kaynağı yaratır.Bu tür insanlarda sık sık rastlanan aşırı gerilim birikiminden kurtulmak için hardal tohumu tozu ile hazırlanmış sıcak ayak banyosu tavsiye edilir.On dakika kadar sürecek böylesi bir ayak banyosu,bir anlamıyla “sigortaları attığında’’bedeni rahatlatacak,sakinleştirici etki yapacaktır.Fazla enerjilerini soğuk bir duşla da akıtabilirler.Genel olarak gül kokulu sabunlar da bedenlerini düzene sokmaya yardımcı olacaktır.Hareketli sporlar,tempolu yürüyüşler,yorucu danslar da enerjilerini boşaltacak,onları fiziksel ve ruhsal olarak rahatlatacaktır.Bu elemente yakın insanlar için özel bir besin maddesi öngörülmez.

Su Elementi: Yengeç,Akrep ve Balık burçlarındaki insanlarda yoğunluktadır.Hiçbir ağırlığı olmaksızın ve yerçekiminden bile bağımsız olarak havada uçabilen veya suyun üzerinde rüzgarla sürüklenen yaprak misali bir yaşamı özleyen kişilerdir.Tekdüze işler,zorunlu randevular,belli zamanlarda belli işlerin yapılma mecburiyeti bu türden insanlarda gerilim yaratır.Her türden baskı altına girmek onları yıpratır.Su elementi ağırlıkta olan insanlar rahat ve özgür olacakları,hareket serbestliklerini koruyabilecekleri işleri tercih etmelidirler.Yüzme,dalma gibi her türden su sporlarını yapmaları fiziksel ve ruhsal iyileşmelerini sağlayacaktır.Bedenlerini enerjiyle dolduracaktır.Ayrıca çok stresli ortamlarda yosun ve tuzlu su banyosu yapmaları ya da bunları içeren sabunlar kullanmalarında yarar vardır.Besin programlarında da her türden deniz ürünlerine çok daha fazla yer ayırmaya dikkat etmelidirler.

Toprak Elementi: Boğa,Başak ve Oğlak burcuna ait insanlarda ağırlıktadır.Bu elemente bağlı olan insanlar genellikle yaşama sıkı sıkı tutunan ve tutunduğu zemini kaybettiği durumlarda paniğe kapılan,kendisini mutsuz hisseden tiplerdir.Bunlar kendilerine sık sık çıplak ayakla toprakta yürüyecek bir ortam hazırlamalıdırlar. Bacaklarını germeksizin çıplak ayakla yere basarken,kollarını yukarıya kaldırarak topuklarına konsantre olmalı,kendi ağırlığının ve gücünün farkına varmaya çalışmalı,sonra da topraktan gelen enerji akımının tabanlarından yukarıya nasıl yavaşça tüm bedene yayıldığını hissetmeye çalışılmalıdır.Böylece kökleriyle toprağa bağlandığını somut olarak hisseden insan kısa bir süre içinde kendisini daha zinde hissedecek,daha ayık ve aydınlık bir kafaya sahip olduğunu fark edecektir.Bu tür insanlar,basit bir gezintiden,belli bir tempoyla hedefe varmaktan başlayarak her türlü yürüyüş biçimine uygun sporları tercih etmelidirler.Gıda olarak da turp,havuç, patates,soğan gibi tüm toprak altında yetişen sebzeleri,sofralarından eksik etmemelidirler.

Hava Elementi: Kova,İkizler ve Terazi burçlarına ait insanlarda ağırlıktadır.Bunlar çoğunlukla özgürlükten yana olan,başında kavak yelleri esen kişilerdir.Dar alanlara gelemezler.Zorluklara,tartışma ve strese tahammülleri yoktur.Böylesi ortamlarda çok çabuk umutsuzluğa kapılırlar yaşamları zorlaşır.Bu elemente yakın insanlar genellikle sodalı termalleri tercih etmelidirler.Arada bir sırt üstü yatıp,karın bölgesine konulan ağırca bir kitapla üç dakika kadar sürecek karından nefes alıp verme egzersizleriyle vücutlarındaki fazla enerjiyi dengeleyebilirler. Aletli jimnastik,halter,barfisk gibi sporların yanısıra trambolinde sıçramak,paraşütle atlamak da bunlara uygun spor türleridir.Bu tip sporlara olanak yoksa evde yapılacak bir yastık kavgası bile onları rahatlatmaya yetebilir.Hava elementine yakın insanlar,sofralarında omlet ve sorbe tipi çırpılarak hazırlanan yiyeceklere yer vermeyi ihmal etmemelidirler.

            İnsanın kendini tanıma süreci,aynı zamanda kendisini ve çevresini birbiriyle uyumlu hale getirmek üzere değiştirme süreci olarak da anlaşılmalıdır.Çünkü salt olumsuzlukları,istenmeyenleri saptayıp,ayıklayıp bir köşeye yığmakla hiçbir yere varılamaz.Aksine bilince yükselen bu yığıntılar insanı büsbütün yaşam yorgunu haline getirir,umutsuzluğa yöneltir.Öyleyse yaptığımız saptamalara ve bunların önem sırasına göre yapılacak şeylerde vardır.Süreç içinde, adım adım,saptadıkça değişerek,değiştikçe gelişerek,her gelişme aşamasında daha da bilinçlenerek birbirlerine zincirlenmelidir.Siz siz olun öncelikle kendinizi tanımak için çaba sarfedin.Kendini iyi tanıyan kişi fiziksel,ruhsal ve beyinsel olarak hem kendisine hem de başkalarına daha faydalı olacaktır.Her türlü zorlukla başa çıkma gücü daha etken durumda olacaktır.Kendini tanımak adına kendinize fırsat verin…

    

EVRENSEL ENERJİ ALANI ; AURA

AURA NEDİR ?

İnsanların vücudunu çevreleyen elektromanyetik alana aura denir. Bu elektromanyetik alanın bir çok önemli fonksiyonu vardır. Evrensel enerjiyi vücudumuza alarak yaşamımızı idame ettirmemizi sağlayan chakralar aurada bulunurlar. Aynı zamanda vücudun çevresini sarmış bir kalkan görevi yapar. Eğer sağlam ve güçlü bir auramız varsa, bize dışarıdan bir hastalığın yada negatif etkinin gelmesi düşünülemez. Ancak auramız zayıflamış veya yırtılmışsa negatif enerjilere ve hastalıklara çok daha açık hale geliriz. O halde auramızın güçlü ve sağlıklı olması, fiziksel sağlığımız açısından çok önemlidir diyebiliriz. Bunun yanı sıra ruhsal zihinsel ve duygusal sağlığımız açısından da auramızın sağlıklı ve güçlü olması gerekmektedir. Bu hususta fikir birliği vardır.

Bu katmanlar, eterik beden, duygusal beden, zihinsel beden ve ruhsal bedendir. Bu katmanların her birinin kendine özgü özellikleri ve işlevleri vardır. Şifacının işide; kişinin herhangi bir düzeyde mevcut olan uyumsuzluğunun ve hastalığının nedenlerini teşhis etmek ve sonra bu nedenlerin giderilmesi,dengenin yerini bulması ve belirtilerin kaybolması için şifa enerjisini hastaya kanalize etmektir. O bunu,Tanrısal iradeyle işbirliği yapmak ve kendini Tanrısal bilinçle bir olmaya bırakmak suretiyle gerçekleştirir. Bunu yaparken kendisi de Tanrısal Enerji tarafından şifaya kavuşturulmuş, ruhen zenginleştirilmiş ve bilgilendirilmiş olur.

Bilimsel Araştırmalar:

1900 yılından beri Aura üzerinde araştırma yapılıyor.1911’de Dr.William Kilner,insan enerji alanını (Aurayı) renk filtreleri ve ekranlar yardımıyla inceledi.1940’lı yıllarda Dr.George De La Warr ve Ruth Brown,enerjiyle uzaktan teşhis ve tedavinin mümkün olduğu bir sistem geliştirmişlerdir.

Aura  “kılıf “ diye  adlandırılan yedi bölümden ibarettir.Canlıları,3mm eninde çevreleyen manyetik bir alandır.       Hindistan’da 5000 yıllık geçmişe sahip dini gelenek olan prana,yani evrensel enerjidir. Yaşam enerjisi ( CHI ) Yin ve Yang olmak üzere iki zıt güçten oluşmuştur.Yahudilerin kutsal kitabında buna Kabala “Yıldızsal Işık “ denmiştir.İkonlarda aziz başlarında haleler (aura) resmedilmiş olup anlamı tektir.O da Evrensel enerjidir.

12.Yüzyılda Boirac ve Liebeault adlı araştırmacılara göre; ortaçağda Paracelsus,insandan insana uzaktan enerji nakline Lliastre adını verdi.

1911‘de W.Kilner, Hef ‘i kendi deyişiyle,aurayı gördüğünü rapor etti.Boya ile renklendirilmiş cam ekranlarla baktığında üç ayrı bölgede,vücudun etrafında kızıllaşan bir sis görüyordu.Bu bölgeler şöyleydi:

1-6 mm cilde en yakın tabaka.

2-Bedenden dikey olarak dalgalanan (akan) 2,5cm genişliğinde daha buharlı (dumanlı) tabaka.

3-Yaklaşık 13cm genişliğinde,belirsiz ya da bulanık çizgilerle dış yüzeyi parlak tabaka.

W.Kilner 1965’de Newyork ‘da basılan (insan aurası) yapıtında, auranın görünüşünün insandan insana;onların duygusal,akli ve fiziksel durumlarına göre farklılaştığını belirtir.Gerçekte Kilner,belli hastalıklardan muzdarip insanlarda bulduğu tutarlı farklılıklara dayalı bir teşhis sistemini geliştirdi.Histeri,apandisit,tümör,ciğer hastalığı, elilepsi gibi bir çok rahatsızlıkları başarıyla tedavi etti.Onun çalışmasına bağlı araştırmalar,bugün de Avrupa da devam etmektedir.

Kirlian Tekniği

1939 yılında Rusya’da,Karadeniz’e yakın Krasnodar’da yaşayan elektrikçi Semyon Kirlian öğretmen ve gazeteci karısı Valentina,bir hastanın cildi ve elektroterapi makinasının elektrotları arasında oluşan küçük bir ışık parlamasının görünümüne büyülenmişlerdi.Diğer Rus bilimcileri de bu enerjiye dikkat çekmiş,fakat önem vermemişlerdi.Fiziksel bedenden yayılan bu parlak enerjiyi filme kaydetmek için,cihaz ve prosedürler geliştirdi.

Yeni bir fotoğraf sistemi icat ettiler.14’ten fazla patent aldılar.Orijinal sistem yaprakları ya da parmakların imajlarını statik olarak ( sabit değişmez ) fotoğrafladılar.Sonra bu parlak fenomenin hareketini gözlemlemek için özel optik bir aygıt geliştirdiler.Şimdi gördükleri el ya ışıldıyor,parlıyor,devamlı kızıllaşıyor ya da ışığın zerrecikleri azalıyordu.İnsanın enerji alanında (Hef ) henüz belirtileri ortaya çıkmadığı halde gizlenen bir hastalık yüzünden oluşan farklılık sergilendi.

Radionics Nedir ?

Dr.George De La Warr & Dr.Ruth Drolun, yaşayan dokulardaki radyasyonu ortaya çıkarmak için aygıtlar kurup,insan enerji alanından faydalanarak uzaktan keşif-teşhis-iyileştirme sistemi “Radionics’ i geliştirdiler. Hastanın saç telini anten olarak kullanarak fotoğrafını çektiler.Bu fotoğraflar, tümörler,ciğerdeki kistler,beyindeki kanserler gibi iç hastalıkları göstermiştir. Radionics çalışması bugün İngiltere de devam etmektedir.

Başkasının Aurasını Görme:

Aurasını görmek istediğiniz kişiyi loş bir odaya alın.Düz ve desensiz olan bir duvara sırtını yaslayacak şekilde durmasını söyleyin.Aynı zamanda yavaş yavaş,  derin nefes alıp vermesini isteyin.Bu arada siz de 1-2 metre kadar uzağında durun.Alın-omuz-boyun hizasına sabit olarak bakın.Bakışlarınızı 1-2 dakika sonra boşluğa doğru açın. Sıcak bir yere baktığınızdaki gibi titreşimli bir buğu algılayacaksınız.Daha sonra da bu egzersizleri devamlı   yaparsanız,renkleri daha net görebilirsiniz.

Kendi Auranızı Görmek:   

Yine loş bir odada,ayna önünde durun.Derin nefes alıp,vererek,alnınızın üst noktasına bakınız.Başınızdan ışıklı bir buğu yayıldığını göreceksiniz.Bu deneyleri sık yaparsanız,daha detaylı görme olanağına kavuşursunuz.Renkleri-de görmeye başlarsınız.Bu türde deneylerde “Ben göremiyorum” diyerek bırakmamak gerekir.Azimle 4-5 kez tekrarlandığında deneyin gerçek olduğuna şahit olmuş olacaksınız.

 

Sevgi Enerjisiyle Kendimizi Şifalandırmak

  Kendi kendine şifalandırma yollarından birisi de kendinizle pozitif bir duygu ilişkisine girmektir.Esasen insanın kendisine en yakın şifacısı yine kendisidir. Çoğu zaman kendimizi olduğumuz gibi kabul etmekte zorlanıyoruz. Örneğin,bir suçluluk hissi, an içinde bulunulan halin reddedilmesinden başka bir şey değildir, Bu durum, kendimizi şu an olduğumuz gibi kabul etmeye gönüllü olmadığımızı işaret eder.

Suçluluk duygusundan kurtulmaya yarayan olumlamalardan birini sizlerle paylaşmak istiyorum. “Geçmişimdeki  tüm olumsuzlukları sevgiyle geride bırakıyorum.Kendimi affediyorum ve kendimi olduğum gibi kabul ediyorum.” Bunu gün içerisinde en az üç kere tekrarlamayı unutmayın; bakın hayatınızda neler değişecek. En salgın sağlık sorunu kendi kendimizden nefret etmektir.İnsanları tanıdıkça onların içinde çok derinlerde  yatan kendinden nefret etme duygusuna rastlarsınız.Bu duygu aslında düşük öz-saygının karşılığıdır.Öz-değerimizi, kendimizden beklediklerimize dayandırırız.Kendimizden imkansız bir mükemmellik isteriz.Sonra bu mükemmelliği başaramadığımızda kendimizi yargılar ve reddederiz.Kendimizden,sonu gelmeyen bir başarılar listesindekileri talep ederiz.Bunların her birini başardıkça,göz ardı eder ve değersiz görürüz.Aşılması gereken bir diğer başarı yoluna doğru odaklanırız.Diğer başarılarımızın sindirilmesine ya da kendimizi kutlamaya zaman bile ayırmayız. Ne yazık ki insanlar, bu süre içinde yaratıcılıklarını,ruhlarını,yaşam enerjilerini ve bazen bedenlerini de öldürmektedirler.Kendinden nefret etme duygusunu kırmanın tek yolu, içimizdeki sahtekârı tanımlamak ve kendimizi başkalarını memnun etmeye çalıştırmayı kesmektir.

Kendini sevmeyi öğrenmeniz için 3 harika egzersiz:

  Eğer ilk egzersizde sevgi hisleri üretmekte zorluk çekerseniz,bir sonraki size yardım edebilir.Hepsini deneyin ve en beğendiğinizi seçin.Gün içerisinde her sabah ve akşam, on beş dakikayı kendinize ayırarak bu işi yapabilirsiniz.Başkalarına sevgi verebilmek için kendinizi sevmelisiniz.Unutmayın ki, kendinize yaptığınız her negatif şeyi, belki şuursuzca da olsa başkalarına da yaparsınız ve kendinize yaptığınız her iyi şeyi de…Bu sebepten dolayı düşüncelerimizin olumlu olmasına önem vermeliyiz ki,davranışlarımıza da olumlu olarak yansısın.

1.Egzersiz :

Bedeninizi ve benliğinizi sevgiyle doldurmak;

Bedeninizin sadece bir parçası ile başlamak isteyebilirsiniz; bu daha kolay olur.Bedeninizin yardıma ihtiyacı olan ya da hoşlanmadığınız, reddettiğiniz veya utandığınız bir parçasını seçin.Sadece  o kısma yoğunlaşın ve oraya sevgi yöneltin.Onu enerjiyle doldurun,ona nazikçe seslenip konuşun.Eğer bedeninizin herhangi bir yerinde acı veya ağrı hissediyorsanız,oraya ekstra sevgi verin.Ondan uzaklaşmaya çalışmak yerine,şuurunuzda bedeninizin o kısmına girin.Bedeninizin o kısmını şuurlu farkındalıkla ve sevecen nezaketle doldurun.Şimdi aynısını tüm benliğiniz için yapın.Sadece kendinize yoğunlaşın ve sevdiğiniz kişilere yaptığınız gibi sevginizi kendinize yöneltin.Eğer renkleri kullanmaktan hoşlanıyorsanız,ilk olarak yeşili,sonra gül kırmızısını,ardından altın sarısını ve beyazı kullanın.Bütün bedeninizi bu renklerle doldurun.

2.Egzersiz:

Kolay bir şeyle sevgi hislerini başlatmak;

Sizin için sevmesi  kolay olan bir gül,hayvan veya çocuk gibi bir şeye veya kişiye yoğunlaşın.Onunla sevgi içinde olduğunuz, ona sevginizi verdiğiniz bir hale girin.Örneğin, bu bir gül ise ona bakın ve güzelliğini takdir edin.Dokusunu hissedin.Kokusunun keyfini çıkarın.Onunla bağlantınızı hissedin.Onu ne kadar çok sevdiğinizi ve ondan ne kadar çok hoşlandığınızı hissedin.İçinizde güçlü sevgi hisleri ürettikten sonra ,bu sevgi hislerinizi krendinize doğru aktarın.Gül ile ne yaptıysanız,aynısını kendiniz için yapın.Doğrudan bedeninize bakın.Ayna kulanmayın.Bedeninizi takdir edin.Bedeninizde en sevdiğiniz kısma bakın,sonra diğer her parçasına bakın.Dokunun ,dokusunu hissedin.Kendinizi onun içinde hissedin.Yavaşça okşayın.Bedeninizin farklı kısımlarını koklayın.Bedeninizin size ne kadar hoşnutluk verdiğini hissedin.Bedeninizi sevin.Ona nazikçe seslenin.Kolaylaşana dek bunu her gün yapın.Kolaylaşacaktır.Bir sonraki egzersiz daha güçtür ama çok etkilidir.Bunu aşamalar halinde yapın,  kendini sevme sanatında ustalaşacaksınız.Kısa bir süreyle başlayın ve sonra on dakikaya kadar çıkın.

3.Egzersiz:

Okumaya devam et “Sevgi Enerjisiyle Kendimizi Şifalandırmak”

Mevlana Işığında Bioenerji

Mesnevi, kişisel gelişim anlamında eşsiz bir eserdir. Kişisel gelişimi kendini tanıma, kendini anlama, kendini terbiye etme, kendini ifade etme olarak tanımlıyorsak, bu anlamda Mesnevi bir kılavuz değerindedir. Olumlu düşünmeyi, sevgiyi, farkındalığı, kişisel gelişiminiz için gereken tüm bilgileri, bize yön aracı olarak sunan Mesnevi ve diğer eserleri için Mevlana‘yı sevgiyle anıyorum. Aralık ayı dünyada ve ülkemizde özellikle Konya’da Mevlana Ayı olarak kutlanıyor. Bizim de kendi değerlerimize daha çok sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum.

İnsanoğlu yaratıldığı ilk günden beri evreni, yaşamı ve kendini sorgulamış, varoluşun gerçeğini aramıştır.  Kendi özüne ulaşmayı başardığında, diğer özlerle aynı olduğunu ve hepsinin tek bir öz olduğunu anladığında, insanı varoluş gerçeğine yaklaştıran sevgi yolunu bulmuştur. Sevgiyle iç ışığımızı aydınlatmayı başardığımız zaman, nurumuzu da tamamlamış oluruz. Mevlana, bu hususu ne güzel dile getirmiş:        

Sevgide güneş gibi ol;

Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol,          

Hataları örtmede gece gibi ol,                      

Tevazuda toprak gibi ol,

Öfkede ölü gibi ol,    

Her ne olursan ol,

Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.

Tarih    boyunca el almak, keramet sahibi, ocak, şifacı gibi kavramlar, Anadolu kültüründe dilden dile dolaşıp durmuştur.      Bu yorumlar son yıllarda biyoenerji, reiki gibi enerji kanallarının adlarıyla yer değiştirip gündeme gelmeye başlamıştır.

Okumaya devam et “Mevlana Işığında Bioenerji”

AURA OKUMA & ÇAKRA AÇMA KİŞİYE ÖZEL VÜCUTTAKİ EKSİK RENGİN TESPİTİ

AURA OKUMA & ÇAKRA AÇMA &  KİŞİYE ÖZEL VÜCUTTAKİ EKSİK RENGİN TESPİTİ  Ayşe Çolak Şifa Terapisti & Doğum Koçu
AURA OKUMA & ÇAKRA AÇMA & KİŞİYE ÖZEL VÜCUTTAKİ EKSİK RENGİN TESPİTİ
Ayşe Çolak Şifa Terapisti & Doğum Koçu

AURA NEDİR ?

İnsanların vücudunu çevreleyen elektromanyetik alana aura denir. Bu elektromanyetik alanın bir çok önemli fonksiyonu vardır. Evrensel enerjiyi vücudumuza alarak yaşamımızı idame ettirmemizi sağlayan chakralar aurada bulunurlar. Aynı zamanda vücudun çevresini sarmış bir kalkan görevi yapar. Eğer sağlam ve güçlü bir auramız varsa bize dışarıdan bir hastalığın yada negatif etkinin gelmesi düşünülemez. Ancak auramız zayıflamış veya yırtılmışsa negatif enerjilere ve hastalıklara çok daha açık hale geliriz. O halde auramızın güçlü ve sağlıklı olması fiziksel sağlığımız açısından çok önemlidir diyebiliriz. Bunun yanı sıra ruhsal zihinsel ve duygusal sağlığımız açısından da auramızın sağlıklı ve güçlü olması gerekmektedir. fikir birliği vardır. Bu katmanlar eterik beden,duygusal beden,zihinsel beden ve ruhsal bedendir. Bu katmanların her birinin kendine özgü özellikleri ve işlevleri vardır. Şifacının işide; Kişinin herhangi bir düzeyde mevcut olan uyumsuzluğunun ve hastalığının nedenlerini enerjisel boyutta teşhis etmek ve sonra bu nedenlerin giderilmesi,dengenin yerini bulması ve belirtilerin kaybolması İçin şifa enerjisini hastaya kanalize etmektir.O bunu,Tanrısal iradeyle işbirliği yapmak ve kendini Tanrısal bilinçle bir olmaya bırakmak suretiyle gerçekleştirir.Bunu yaparken kendisi de Tanrısal Enerji tarafından şifaya kavuşturulmuş,ruhen zenginleştirilmiş ve bilgilendirilmiş olur.

Çakralar ;

Evrenden gelen enerjinin canlı vücuduna girdiği noktalardır. Şakra kapanması o bölgeye enerji gelmesinin önlenmesi ve dolayısıyla da  bölgede negatif enerji oluşmasına yol açar. Daha sonrada o bölgede fiziksel rahatsızlıklara neden olur. Bu sebeble , Bağışıklık Sistemimizi  Güçlendirmek adına ,düzenli olarak Vücut Çakralarının  açılması gerekir. 

İnsanda 7 ana şakra mevcuttur:
1- Taç şakra’sı :mor renkte olup bıngıldağın olduğu yerde,
2- Üçüncü Göz şakra’sı: lacivert renkte iki kaşın ortasında,
3- Boğaz şakra’sı : mavi renkte boğazın olduğu yerde,
4- Kalp şakra’sı : yeşil renkte,
5- Karın şakra’sı :sarı renkte, mideyle omurga arasındaki boşlukta yanlarda,
6- Hara şakra’sı :turuncu renkte, göbekte hafif solda,
7- Kök şakra’sı: kırmızı renkte, omurilikte kuyruk sokumunda.
*Yeni doğan bebekte; mavi-grimsi renktedir.  Ölümde ise Parlak ışık taç şakrağından çıkar.

10 Soruda Biyoenerji Nedir?

1.Bioenerji nedir ?

Bioenerji’nin kelime anlamı; doğal olan enerjidir.

Bilim, insan organizmasının yalnız moleküllerden oluşan, fiziksel bir yapıya sahip olmadığını tüm kainatta olduğu gibi bir enerji alanına sahip olduğunu doğrular.

Vücut içerisinde devamlı bir  titreşim ve düşük voltajlı elektromanyetik bir akım vardır. Elektromanyetik akım fiziksel bedenle sınırlanmamıştır. Böylece,bir  bedenden diğerine akış yapılabilir. Bu elektromanyetik  akım;bedenin sağ tarafında toplanmıştır. Biyoenerji akışı insanla sınırlı değildir. Tüm maddeye akar.Sağlıklı bir vücutta negatif  enerji bulunmaz. Vücudun herhangi bir yerinde problem varsa; o bölge negatif üretmeye başlar. Daha doğrusu; beyin ile o bölgenin iletişimi kopmuş demektir. Demekki bedenimizin tümünü ayakta tutan beyinin düşünce ve yapılandırma bölümü ile aradaki bağı kopartmamak lazım. Vücutta negatif  enerjinin barınmasına izin vermemek gerekir. Zaman zaman negatif enerjiden arınma seansları alınmasında fayda vardır. Bioenerjistler vücudun enerji sistemindeki bozulmaların yol açtığı rahatsızlıkların  şifaya kavuşmasına yardımcı olurlar.

2.Görünmez Enerji Nedir?

Rus bilim adamları tarafından yönetilen bilimsel deneylere dayanarak, Semyon Kirlian; fotoğrafladığı insanların,hayvanların ve bitkilerin ultrahassas bir kamera yöntemiyle fiziksel bedenin etrafındaki renkli ışık enerji alanını göstermiştir.Enerji alanı (Aura) görülebilir fiziksel bedene nüfuz ederek, cilt yüzeyinden yaklaşık 8 yada 10 cm yayılır. Kirlian fotoğrafçılığındaki deneyler, fiziksel olarak hastalık ortaya çıkmadan beden enerjisindeki ilk görünen hastalıklı enerjiler de ortaya çıkarmıştır.

Bir kişinin olumlu yada olumsuzd üşünceleri ve hisleri,beden enerjisini önemli ölçüde etkilemektedir.

3.Pozitif ve Negatif Enerji Nedir ?

Pozitif enerji, insanda mevcut olan olumlu bir enerjidir. Pozitif enerjisi normal düzeyde olan insanlar; son derece ılımlı, sağlıkları yerinde ,etrafa neşe saçan insanlardır .Bu insanlar, zihinsel olarak sağlıklıdır ve hayatlarında stres diye bir problemleri yoktur.

Negatif enerji de, vücutta hastalıklı olan bölgelerin ürettiği olumsuz enerjidir. Çok  stresli insanlar,ağır travma geçirenler, beyninde devamlı olumsuz düşünceler üreten bu türde insanlar çeşitli ağrı ve psikolojik rahatsızlıklar duyarlar.

Negatif enerjinin ortadan kalkması için her şartta  ilk önce tıbbi tedaviye, eğer çare yok ise alternatif tıbba başvurulmalıdır.

Okumaya devam et “10 Soruda Biyoenerji Nedir?”

Sizden Gelen Yorumlar

Atölye Çalışmalarımdan bir kare

E.K.

Bedenen rahatladigimi,gözümün önünün aydınlandığımı hissettim. Eğitimin sonunda özellikle… Herşey için teşekkürler…

E. Ç.

Huzur,dinginlik,kendinle barışık olma, doğru nefes alma, çakraları tanıma, renkleri tanımayı öğrendim. Çok memnunum.

H. Ç.

Çok beğendim. Bilmediğimiz yeni bilgiler öğrendik. Çok faydalı oldu. Hocamıza bize kattığı bilgilerden dolayı teşekkür ediyorum.

M. Ç.

Ruhuma can verdi ve bendeki enerjiyi nasıl kullanılmam gerektiğine dair birçok bilgi öğrendim. Teşekkürler.

Enerji Detoksu ( Negatif Enerji Arınma )

Negatif kutba doğru salınım sonucu sağlığın bozulması ve kişinin denge halini yitirmesi olarak görülür.Sağlığı ve insanın hayatındaki denge halini bozan gerilim (stres) ile hastalık belirtilerinin tezahürü arasında direkt bir bağlantı vardır.Yaşam tarzında meydana gelen büyük sarsıntıların,bozuklukların neden olduğu gerilim halleri incelenmiş ve bunun sağlığı büyük ölçüde darbelediği görülmüştür.Avusturalya’da yapılan bir araştırma,eş kaybından doğan keder halinin,eş öldükten sekiz hafta sonra,hayatta kalan eşin bağışıklık sisteminde bir zayıflama meydana getirdiğini ve bununda o kişiyi çevredeki olumsuz etkilere karşı daha açık ve dolayısıyla da hastalıklara karşı daha korumasız bir hale soktuğunu göstermiştir. Şifacı bozulmuş olan bu dengeyi düzene sokarak bağışıklık sistemini güçlendirip,kan dolaşımını düzenler. Stres den dolayı oluşmuş olan negatif enerji dalgasının pozitif enerjiye çevrir.Ve böylece kişi hiç olmadığı kadar kendini mutlu ve huzurlu hissetmeye başlar. Vücuttaki bu huzur hali Detoks etkisi yaratır.Hastalıklara yakalanma riskide böylelikle en aza indirgenmiş olur.

ENERJİ SİSTEMİMİZ NEDEN BOZULUR

Bizler doğal varlıklarız. Doğada yaşamak üzere programlanıp yaratıldık. Doğamıza uygun olmayan yaşam tarzı en önemli sebeptir.

*sentetik giysiler, eşyalar

*elektro manyetik araçlar

*topraktan uzak olmak

*hava kirliliği

*hormonlu ve genetiği değişmiş yiyecekler

*çok durgun veya çok hareketli yaşam

*ani şok ve üzüntüler

*çevresel faktörler (yaşam alanımızın konumu ve çevremizdekiler)

*olumsuz duygu ve düşünceler

***STRES!!!!